TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
HER ÇOCUĞUNUZ İÇİN BİR AĞAÇ DİKİN


13 / 04 / 1998

Doğa kendi kuralları konusunda çok tutucu imiş. Bir karıncanın, bir tırtılın ya da umursamadığımız bir başka böcek türünün dahi, bir bölgede belli bir sayısal çoğunlukta bulunmasının ne ölçüde gereği varmış da bilmezdik.

Şimdilerde, gelişen ve kullanımı yaygınlaşan iletişim teknolojisi sayesinde, televizyonlarda 40 kanal seçeneği, onun getirdiği yoğun bir program üretimi, bizlere sık sık doğa belgeselleri izlemek fırsatını veriyor da “ekolojik denge”nin ne menem bir şey olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu ilahi nizamı zorladınız mı bedelini ağır ödüyorsunuz, doğanın intikamı korkunç oluyor.

Otlak veya tarla yapmak için yok edilen bir çalılığın, kurutulan bir bataklığın orada bulunan, bir cins bitki ya da böcekten beslenen diyelim ki bir kuş türünün sürü olarak bölgeden göç etmesine, bu göçün bir tırtıl cinsinin aşırı çoğalmasına sebebiyet vermesine, bu tırtılların tomurcukları ve yaprakları kemirerek bir ağaç türünün yok olmasına, ağaçlar azaldıkça yağışın da azalmasına ve giderek bölgenin bir orman alanından kurak-çorak tepelere dönüşmesine sebebiyet verebildiğini öğrendik.

Sonrasında, yok olan ormanların başka başka yokuşlara sebebiyet verdiğini, değişen iklim dengesinin uzak olmayan bir gelecekte kuraklık tehlikelerine, sellere, depremlere, türlü doğal afetlere yol açacağını da öğrendik.

Bu dramatik hikayeleri yaşamak zorunda değiliz. Yasa koyanlar ve koydukları yasalarla yönetenler bütün insanlığın geleceğinde ki bu tehlikelere en azından kendi ülkeleri için, ulusları için bertaraf etmekle mükelleftir.

Ve fakat, toplum yönetenlerin basiret ölçülerine kendini mahkum etmemelidir. Topluma fayda sağlayacak doğrulardan haberdar olan fertler sivil toplum örgütleri bünyesinde organize olarak, bilinmeyen bu doğruları tüm halka duyurmaları, yönetenler üzerinde kamuoyu baskısı oluşturarak toplumsal menfaatleri gözeten yasaların üretilmesine ve uygulamasına zemin oluşturmalıdır.

Ülkemizde çevre bilimci süratle gelişmektedir. Umarız ki, devletin malını deniz, yemeyeni domuz gören zihniyette bu bilinçten, nasibini alacaktır. Fırat ve Dicle üzerinde yapılan ortalama verimlilik ömrü 50-60 yıl olan barajların su havzası kenarı ağaçlandırılmadığı için yağmur sularının akıttığı toprakla baraj gölünün 10-15 yılda büyük ölçüde dolacağı ilgilileri ve uzmanları için bilinmeyen bir şey mi idi? Müteahhit firmanın kârını ve bu kârdan kendi payına düşeni esas alan zihniyeti, ancak toplumun bilinç seviyesi ile yok edebilmek mümkündür. Bu, tek sağlıklı denetim mekanizmasıdır.

Kullandığımız saç spreyinin ya da içtiğimiz filan marka kolanın ozon tabakasına zarar verdiğini, ozon tabakasındaki deliğinde bize nelere mal olacağını bilirsek onları tüketmekten vazgeçeriz. Tüketilmeyen şeylerin üretimi de durur. İşte bu, bilincin getirdiği bir çözümdür.

Bir başka çözümde iyi yönetimler seçmektir. Niyet ve kabiliyet açısından yeterli kadrolar tarafından yönetilmeyi temin etmektir.

MHP toplumcu bir karaktere sahip olan “Aksiyoner Türk Milliyetçiliği” ideolojisinin siyasi temsil organıdır. İdeolojisi toplumcu bir karakter arzeden MHP’nin programı da toplumcu bir karakter arzeder. Her şey Türk milletinin faydasına adaletli bir paylaşımla sunulmak terazisinden geçer. Bütün niyetler ve tasarruflar bu doğrultudadır.

Bu sebeple MHP çevrecilik konusunda en duyarlı partidir. Bu hassasiyetini türlü sosyal etkinliklerle kamuya taşımıştır ama en hatırda kalanı, unutulmaz olanı bir MHP sloganıdır: “Çevrecilik milliyetçiliktir.”

Şimdi bahardayız, fidan dikme zamanı. Doğan her Türk çocuğunun ona oksijen üretecek, ona lazım olduğu kadar yağmur ve lazım olduğu kadar güneş verecek bir ağaca ihtiyacı vardır. Onun da bir ağacı olmalıdır.

Türklüğün ve insanlığın daha mutlu geleceği için, “Her çocuğunuz için bir ağaç dikin!”

 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ